Yaşam

‘Donadona’: Hayaller ve gerçeklik arasındaki bir savaş

Gizem Üstündağ

Senaryosunu Ahmet Kürşat Öçalan’ın yazdığı ve başrolde yer aldığı ‘Donadona’, ana akımın dışında kalan komedi filmlerinden biri olarak öne çıkıyor. Türk sinemasının ender örneklerinden biri olan film, çeşitli festivallere konuk olduktan sonra 5 Mayıs’ta MUBI’de seyirciyle buluştu. Yönetmen koltuğunda Kaan Arıcı ve İsmet Kurtuluş ikilisinin oturduğu filmin kadrosunda Öcalan’ın yanı sıra Elif Gizem Aykul, Erdem Sakalıbüyük ve Can Yılmaz yer alıyor.

Ali ve Ceren’in sahnede var olma çabası, kamera önü olma çabası, hayalle gerçek arasında bir savaşa dönüşür. Ali’nin Ceren’e karşı duygularını ifade edememesi de bir mücadeledir. Ali’nin hayatı hem profesyonel hem de kişisel olarak zorluklarla doludur ve bu mücadele bir yere varırsa; Film asla bunu dikte etmez.

Çevrelerindeki diğer oyuncular dizi ve reklam filmlerinde ün kazansalar da Ali ve Ceren ortak arkadaşları Burak’ın yönettiği ikili tiyatro oyununda yeterli seyirci sayısına ulaşamazlar. Çevrelerindeki oyuncuların popülerlik kazandığı bu şemada Ali ve Ceren kendi yollarını bulmaya çalışmaktadır. Ali reklam filmi seçmelerine gitmeye başlar ama bir türlü rol alamaz. Bu dönemde Ali ve Ceren arasında dile getirilmeyen duygular birikmeye başlar ve hayalleri ile gerçeklerin ortasında kalan zorluklar karşısında bunalmaya başlarlar.

Hayallerinden vazgeçme noktasına gelen Ali, Ceren’in hayranlık ve biraz da özlemle farklı bir yola girmesine tanık olur. Bu onun yeniden birlikte hayal kurma umudunu mu uyandıracak yoksa aralarındaki duygusal gerilim buna engel mi olacak, seyirci boşlukları dolduruyor.

ANA GÜNCEL KOMEDİ NORMLARININ DIŞINDA

‘Donadona’ günümüzün popüler kayırmacılık dünyasını hicveden bir yapım. Film, samimiyetsiz açık sözlülüklerin egemen olduğu popüler kültürde oyunculuk mesleğinin itibarsızlaşmasının acı gerçekliğini gözler önüne seriyor. Ali, içinde olmadığı bir dünyanın buruk coşkusunu zamanla kaybeder. Piyasada “görünür” olma meselesi, varoluşunun nihai amacını aşıyor; üstesinden gelemediği oyunculuk bariyerinin gölgesi gibi, varlığı onu asla terk etmez. Sonunda pes eder ve hiç ilgilenmediği satış ve pazarlama departmanında varlığının dünyevi gerekliliğini yerine getirir: Para kazanır, daha çok kaybettiklerini hatırlamak için…

Donadona’yı ilk kez geçen yıl İstanbul Film Festivali’nin ‘Antidepresan’ bölümünde izlemiştik. Bu bölüm, festivalde ana akımın dışında kalan alternatif ve deneysel filmlere odaklanan bir seçki olarak biliniyor. ‘Donadona’nın ‘Antidepresan’ bölümünde yer alması, filmin ana akım komedi normlarının dışında bir üslup benimsediğini ve festival film algısını yerle bir ettiğini gösteriyor. Film, komedinin sadece ana akım olmadığını kanıtlamak için önemli bir örnek.

Türkiye’de en çok üretilen sinema türü komedi olmakla birlikte, yaygın olarak bilinen ve makul bir yöntemi olan sinemalar yapılmaktadır. Ancak dışarıdan komik görünen bu tarz sinemaların, içerideyken pek de komik olmayan bir yaklaşımı var. Bu şekil kesinlikle dikkatimizi çekti. Son dönemlerin başarılı işlerinden biri olan ‘Beğen’, ana akım olmayan harika bir komediye sahip ve geniş bir izleyici kitlesi tarafından beğeniliyor. Komediye bu haliyle baktığımızda aynı zamanda ne kadar trajik olabildiğini de anlıyoruz. Bu gerçek hayatta da geçerlidir. Bu nedenle ‘Donadona’ gibi daha fazla senaryo görmemiz gerekiyor.

Büyük resim, ‘Donadona’ meselleriyle yalnız olmadığımız ve acımasızca karşımızda duruyor. Fotoğraf çok gerçek; Hissettiği buruk tat uzun süre boğazımızdan gitmeyecek gibi. Beceriksizliğin adeta vücut bulduğu toplumumuzda bazı şeyleri unutup yolumuza devam etmek kolay değil. Hayallerimizden ve isteklerimizden vazgeçmenin değeri, devam edememenin sıkışmışlığı, çocukluğun kapanmayan yarası gibi sürekli kendini hatırlatır.

‘Donadona’, varlığı bir dokunuş kadar gerçek olduğu halde, kabul gören kültürü aşmak için ‘görünür’ olma çabası göstermeyen gerçek yeteneklere merhaba diyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu